29 Temmuz 2012 Pazar

Kokteyl şemsiyesi


Bugün şöyle bir kadın olmak geçti içimden, hani havuz başında deli gibi bronz, kocaman hasır şapkalı, uzun kırmızı tırnaklı, lame bikinili, pür makyaj, elinde şemsiyeli kokteyliyle barda oturan ve herkesin ona hayran olduğu bir kadın. Muhtemelen hiç bir zaman öyle bir kadın olamayacağım. Onun yerine popoyu küçük gösteren bikini, 50 koruma faktörlü güneş kremi ve eski Mickey'li t-shirtü ile denize giden o kız olacağım her zaman. 
Sonra, kadınların ikiye ayrıldığını farkettim güzel kadınlar ve çirkin kadınlar. Fazla zorlamaya gerek yok ikide biter bu sınıflandırma. Kimse bizleri, yani ortalama güzellikteki kadınları bir klasmana koymaz. Ne çok güzeliz ne de çok çirkin ortalama güzeliz işte. Çoğunlukla görünmez oluruz, insanlar yolda yürürken çarpar, araba kullanırken kimse yol vermez, yol verseniz almaz, kazara dolmuşa binseniz dolmuş şöförü azarlar.
Kimse bizi kıskanmaz hatta genellikle her giydiğimize bayılır, sokakta durdurup saçımızı nereye yaptırdığımızı sorarlar. Ama sorun da orada işte, bizi beğenenler genelde kadınlardır. Çünkü biz ortalama güzellikteki kadınlar genellikle tarz sahibi ya da bakımlı olmaya çalışırız henüz farkında olmasak da içten içten. (Ki bende artık bunlardan da pek kalmadı ama neyse.) 
Çok güzel bir kadının tarz sahibi ya da çok bakımlı olması gerekmez, güzeldir çünkü. 25'ine gelmeden çoktan evlenmiş ya da en azından evlilik planları yapıyor olur. 30'larına gelmeden de doğururlar hatta çünkü yine söylüyorum güzeldirler ve çocuklarıyla aralarında çok yaş farkı olmasından korkarlar. Çünkü büyük ihtimalle üniversitede çoktan bir uzatmalı sevgili edinmişlerdir. Ve adam onunla mezun olur olmaz evlenir. Kocası ona kıyıp çalıştıramaz çünkü karısı çalışma koşullarını kaldıramayacak kadar nazlı ve güzeldir. Çalışmak için yaratılmamıştır, daha çok pamuklar içinde yatıp süt banyoları yapmak için yaratılmıştır kocasına göre. Kocasının ona verdiği ek kart ile gündüzlerini alışveriş merkezinde kendi gibi hiçbir zaman çalışmak zorunda kalmamış, mezun olur olmaz evlenen diğer güzel arkadaşlarıyla kahve içerek geçirir. Sohbetleri arasında Miu Miu'nun Beymen'e gelen yeni çantaları ya da sömestrde yapacakları tatilin planları yer alır. Tabi bir de çocukların özel okulları, bale dersleri, vs. 
Çirkin kadınlara gelirsek, çirkin şansı da yoksa eğer, evde kalmaya hazırlıklı olurlar. Bu bilinçle de muhtemelen en iyi üniversitelerin en yüksek puanla alan bölümlerinden mezun olmuş, kariyerlerinde hızla ilerler, kendilerini işlerine verir geri kalan her şeyi bu sayede es geçerler. Ama mutludurlar bir bakıma çünkü zaten kendi kapasitelerinin farkındadırlar, ne giyseler yakışmaz, ne sürseler durmaz. Genelde herkesin en yakın arkadaşı olurlar, herkes tarafından sevilirler çünkü çirkindirler onları da kimse sevgilisinden kıskanmaz. Bizim durumumuza daha yakınlar yani :)
Biz her beyaz giydiğimizde, illaki o yeşil fasulyenin suyu o kıyafete damlar, aynı beyaz elbiseyi güzel kadın giyse, elbise hiç giyilmemiş gibi eve döner muhtemelen, ne damlarsa damlasın o kıyafete kimse aldırmaz, güzeldir çünkü, çirkin kadın içinse "keşke giymeseydin" diye içinden geçirir kimileri.
Güzel kadınları kıskanıyorum gibi gelmiş olabilir size, doğru biraz kıskanıyorum. Ama güzelliklerini değil şanslarını. Birinin onlara aşık olması için parmaklarını bile kıpırdatmaya ihtiyaçları olmamasını kıskanıyorum. Çünkü biz onlar kadar şanslı olmayan diğer kadınlar için hayat gerçekten hiç kolay değil, ofiste deli gibi çalış, sevgilini elinde tutmak için yapmadık fedakarlık bırakma, terk edilince yeni sevgili bulmak için bir o kadar uğraş ve netice itibariyle kendin dahil kimseyi memnun edeme. Hiç adil değil. Bu neyin psikolojisi de bunları yazıyorsun diye düşünmeyin, regl dönemi öncesi psikolojisi olması ihtimaller dahilinde. Herkesi kıskanıyor, kendimizi dünyanın en çirkin, başarısız, işe yaramaz kadını zannediyor, sevmediğimiz insanları öldürme planları yapmıyor muyuz her ay? Bu dönemi de kimseyi öldürmeden atlatırsam kendimi şanslı sayacağım galiba :)







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder