16 Ağustos 2012 Perşembe

Kadın aldatması vs. Erkek aldatması

Açık konuşmak gerekirse, aldatma konusunda yazacağım hiç aklıma gelmezdi. Hep uzak durmaya çalıştığım, kaçtığım, hatta biraz da korktuğum bir konuydu. Niye korkuyorsun derseniz, bu tür hikayelerin sonunu çok iyi biliyorum da ondan. Esas kadın olup aldatılmak da, ikinci kadın olup sonra kenara atılmak da pek yabancısı olduğum sahneler değil. Geçenlerde okuduğum bir haber ve haberdeki resimler, geçmişte yaşadığım ve çevremde yaşanan bazı olayları aklıma getirdi.
Şu vampir filmlerindeki kız sevgilisini yeni çektiği filmin yönetmeniyle aldatmış. Üstelik adam evli ve dahası kız adamın karısını da tanıyor. Filmin galasında birlikte resimleri var vs. Kızın sevgilisi de şu "genç kızların hayranı olduğu" vampir çocuk. Kafamda oluşan sorular tahmin edebileceğiniz gibi "Kadın neden aldatır?, "Erkek neden aldatır" oldu hemen.
Bir kadın sevgilisini, kocasını aldatıyorsa emin olun boşuna değildir, o ilişkide eksik bir şeyler vardır. Ya sevgilisi, kocası aşırı ilgisiz ve kendi havasındadır ya da zaten ilişkinin sonuna gelinmiştir. Bir kadın onu mutlu eden bir erkeği asla aldatmaz.
Diğer yandan, erkek için durum bundan çok çok uzakta ama neden aldattığını söylememe gerek yok herhalde, ilişkisinden sıkılmış olduğu ve yeni bir heyecan aradığı zaten hepimizin bildiği bir senaryo.
Hiç bir kadın sevdiği adamı, sırf heyecan olsun diye aldatmaz. Kadınlarla erkekler işte bu noktada ayrılıyor. Evli adamlar bir kaç günlük hatta saatlik heyecan yaşamak, alıştıkları, sıkıldıkları hayatlarına renk katmak için başka kadınlarla ilişki yaşarken biz genellikle daha çok ilgi, biraz tatlı söz ve sevgi peşinde oluruz.
Ve genellikle sonuç şu olur, kadın aldattığı kocasına ya da sevgilisine geri dönmezken, adam aniden karısını ne kadar sevdiğini farkedip, sevgilisini bir çırpıda kenara atarak evine geri döner.
Düzen değiştirmek, yeni bir hayata başlamak konusunda biz kadınlar ne kadar cesursak, ne yazıkki erkekler de bir o kadar korkak. Aman yeter ki düzenleri bozulmasın!
Ama tarihte öyle olaylar var ki insan nerde şimdi bu adamlar diye düşünmeden edemiyor
Beni yıllardır çok etkileyen bir aşk hikayesi var. Herkes çok iyi bilir aslında, Prens Charles ve Camilla'nın hikayesi... Ben de her ne kadar bir Lady Di hayranı olsam da ve Prens Charles'dan pek hoşlanmasam da bu hikayedeki büyük aşka içten içe saygı duyuyorum hatta biraz da özeniyorum. Prens Charles baştan beri Camilla'ya aşıktır, hatta hayattaki en yakın dostudur. Ama hikayeyi bilirsiniz ayrıntıya girmiyorum netice itibariyle Diana ile evlenir ama Camilla'ya olan aşkı hiçbir zaman bitmez ve sonunda da ona geri döner.
Edward & Wallis
Aşkı için tacını tahtını bırakan sadece Charles değil tabi, Windsor Dükü Prens Edward yani VIII. Edward, Wallis Simpson ile evlenebilmek için tahttan çekilmiştir. Kralın iki kez evlenip ayrılmış bir kadınla evlenme isteği Birleşik Kralık'ta anayasal bir krize yol açmış ve sonunda 1936 yılında kral "sevdiği kadınla" evlenebilmek için tahtı bırakmıştır. Edward ve Wallis bundan 6 ay sonra evlenmişler. 1972 yılında Edward öldükten sonra Wallis inzivaya çekilmiş ve nadiren insan içine çıkmış. Kim ne derse desin duyduğum en romantik aşk hikayelerinden biri.

Erkekleri canavar kadınları peri gibi göstermek gibi bir niyetim yok ama çağımızın erkeklerinin sevgisine sahip çıkma konusunda cesur olmadıklarını düşünüyorum. Ne yazık ki öncelikleri arasında oldukça arka sıralarda yer alıyoruz. Para, arabalar, play station ve dışarıdaki milyonlarca 'başka' seksi kadınla nasıl yarışabiliriz ki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder