11 Ağustos 2012 Cumartesi

Ne dilediğine dikkat et...

Neredeyse 10 gündür tek bir kelimeyi kafamda toparlayamadım, son zamanlarda öyle çok şey olup bitti ki. Hangi birini yazmalı, bu olanlardan ne çıkarmalı, kime inanmalı, kimden uzak durmalı, kimi hayatından çıkarmalı, kime sıkıca tutunmalı? Bu sorular kafamda dolaşıp, soru işaretlerinin sayısı her geçen gün artmaya başlarken öyle bir mesaj geldi ki, aklımın bir köşesini tamamen karışırken, diğer bir köşesinde her şey bir anda aydınlandı!
Bir şeyi çok istemek, her şeyden çok istemek, yıllarca istemek bütün dileklerini ona adamak... Bugünlerde etrafımda ben de başta olmak üzere, dilekleri gerçekleşmeye başladığında aslında o kadar da mutlu olmadıklarını gördüğüm insanlar var. Bu durum beni düşündürmeye başladı, acaba o dileklerimizi gerçekten istedik mi yoksa, bunlar sadece kafamızda takıntı haline getirdiğimiz şeyler miydi?
Yıllardır aşk hayatımda olmasını istediğim her şey birer birer olmaya başladı, hem de tam aklımda tasarladığım şekilde. Üstelik ben hiçbir şey yapmadım, yani onları yıllarca beklemek dışında. Şimdi istediğim şeyleri söyler, yıllardır hayatta yapmaz dediğim şeyleri yapar oldular. Birinden ya da istediğiniz bir şeyden vazgeçmeye başladığınızda garip bir şekilde o şey ya da kimse size geri dönüyor, tam da artık ondan ümidi kesmişken.
O çok beklediğimiz sevgililer, aşklar bir gün geri dönüyor evet, ama neden hep biz artık onları istemediğimiz, vazgeçtiğimiz, ümidi kestiğimiz zamanlarda. Bundan 6-7 ay önce gelseydi, şimdi söylediklerini o zaman söyleseydi ne olurdu sanki. Ben onu unutmak için bu kadar mesai harcamadan, kendime bin bir hobi, meşgale vs. bulmadan. Onu kalbimden, aklımdan hayatımdan söküp atmadan önce...
Hayır benim için doğru zaman değil onun için doğru zamanda söylemek, dönmek zorunda. Eskiden onu "hazır ol"da bekleyen o kıza o kadar alışmış, ondan o kadar emin ki. Ben geldim diyebiliyor sevinçle!, hiçbir şey olmamış gibi. Hep o çok meşgul, hep onun öncelikleri, ailesi, baterisi, ıvırı, zıvırı. Sormuyor ben yokken sana neler oldu, beni unuttun mu, bana kalbinde hala yer var mı? Farkında bile değil giderken açtığı yaraları, bıraktığı boşlukları. O boşluklar nasıl, kimlerle, ne şekilde kapatıldı, dolduruldu. Hatta onu unuttursun diye hayatına geri aldıklarını ondan daha çok sevdi, daha çok benimsedi, daha çok canı oldu!
Kimseye gereğinden fazla mesai harcamamak lazım, 31 yaşıma geldim ama artık akıllandım. Bundan sonra yok kimseyi beklemek falan. Egoist olmak diye bir şey var dünyada, yeni yeni farkına varıyorum. Hep kötü bir şey olarak bilinir, bence değil. Egoist olmak, bencil olmak ya da adı her neyse, bence fazla geç kalınmadan farkına varılması gereken bir şey. Siz ne kadar iyi kalpli olursanız olun, kime ne kadar iyi davranırsanız davranın, kimsenin umurunda falan olmuyor.
Bu aşk hayatında da, aile ilişkilerinde de hatta belki arkadaşlıklar da bile böyle. Bu durum en çok iş hayatında kendini gösteriyor. Siz ne kadar her şeyi bilmeye, herkese yardım etmeye çalışırsanız sırtınıza binen yük de o kadar fazla oluyor. En iyisi bazen görmemek, duymamak, bilmemek. En önemlisi ben yaparım, ben biliyorum laflarından olabildiğince kaçmak.
Sonra şunu fark ettim, bir insan tuhaf bir şekilde iş hayatında nasılsa, aşk hayatında da aynı. İş hayatınızda bir şeylerin altına elinizi koymaktan çekinmeyip, sorumluluk alabilen biriyseniz, aşk hayatınızda da ilişkinin tüm yükünü maddi manevi sırtlanan, alttan alan taraf da siz oluyorsunuz.

Her zaman alttan alan, herkesi affeden, ortamı her koşulda yumuşatan ben, hayatımda ilk defa kalbimi kıran birine hak ettiği gibi davrandım, aklımda aylardır tuttuğum, söylemek için içimde biriktirdiklerimi söyledim. Evet içimde bir yerler oh be! dedi tabi ama elime ne geçti? Koca bir sıfır.
Bir film sahnesi var gözümün önünde hangi filmden bilmiyorum ama şu an o geri dönenleri affetmemin tek yolu bana o sahneyi yaşatması. Hani kadın adama artık seni istemiyorum, sildim seni hayatımdan, yüzünü bile görmek istemiyorum der de adam kocaman balonlarla kapısında beliriverir, kadın tek ayağını kaldırarak onu öper...mutlu son. Artık filmlerde bile yok galiba bunlar. Bir kuru özürle konuyu kapatıp, sen yoluna ben yolumu yapmak daha kolayımıza geliyor. Ama erkeklerin anlamadıkları bir şey var bir kadının kalbi her zaman geri kazanılabilir, sadece onu geri kazanmak için biraz yürek, çaba lazım tabi bir de gerçek bir sevgi.
"Kalbi kırık kadın her şeyi söyler, ağır konuşur, gerçekten seven erkek o ne derse desin peşini bırakmaz, her yolu dener kalbini geri kazanır". 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder