4 Ocak 2013 Cuma

Deli Aşk !

"Deli aşk" diye bir kavram var ya hani, sizi o duvardan bu duvara çarpan, bütün dengenizi alt üst eden... Bazen sizi olmadığınız birine çeviren, bazen de kendinizi daha iyi tanımanızı sağlayan ...
Hepimizin başına, hayatımızın bir döneminde gelmiştir. Aynada sürekli sırıtan bir kadın size bakar, her giydiğiniz yakışır, hayat daha bir güzel gelir gözünüze. Sabahları bile daha kolay uyanır, iş çıkışı onu görür müyüm acaba heyecanı ile ne giyeceğinizi şaşırırsınız. İç çamaşırı dükkanlarındaki sutyenleri, jartiyerleri ezberler, manikürünüzü, pedikürünüzü, dip boyanızı aksatmazsınız.
Tek sorun bu deli aşkları bize kimlerin yaşattığıdır. Öyle efendi, uslu köşesinde oturan, evinden işine, işinden evine gidip gelen adamlar değildir onlar. Her an nerede olduğunu merak edersiniz, telefonlarınızı duymaz, mesajlarınızı geç görür, sizi çileden çıkarırlar. Gece yarısı pijamalarla sokaklara düşürür, 10 dakika görebilmek için kilometrelerce yol yaptırırlar. Ama önemli değildir, çünkü her günü dünyanın sonu günüymüş gibi yaşarsınız. Sanki bir daha hiç görüşemeyekcekmiş gibi.
Bütün kadınların yolda yürürken üzerine atladığını zannedersiniz, ki genellikle öyledir. Yanınızdayken bile kadının biri telefonunu istemeye çekinmez, sanki siz orada değilmişsiniz gibi.
Ama o deli aşk döneminde, onun da gözü sizden başkasını görmez garip bir şekilde. Dünyadaki hiçbir kadın umurunda değilmiş gibidir. "Sevgilim yanımda ya" der umursamazca. Ayaklarınız yerden kesilir. İçinizden "O da beni seviyor" der, ağzınızın kulaklarınıza değdiğini hissedersiniz. Arkadaşlarının yanında sizden bahsederken gözleri parlar. Hiçbir sakarlığınızı, salaklığınızı görmez, Nil'in şarkısındaki gibi prenses, peri zanneder sizi.
Bu noktaya gelmemek için çok direndim bu satırları yazarken ama, o kısma geldik işte. Peki ne olur sonra? Deli aşk nereye gider?
Genellikle, başlangıç olarak onun o iflah olmaz playboy ruhu hortlar. Haftanın hemen her günü görüşmeler, önce hafta içi bir gün ve hafta sonu görüşmelere düşer. Sonra hafta içi çok yorgun olmalar başlar, sadece hafta sonu görüşülür. Daha az mesajlaşılır, konuşmaların dakikaları düşer. O hep yoğundur, çok işi vardır. Tüm zamanını size ayıran adam birden çok meşgul bir adam olmuştur. Başlarda "canım ya çok çalışıyor kıyamam"lar, sonraları "benimle yeterince ilgilenmiyor"lara, sonra da "galiba artık beni sevmiyor"lara dönüşür. Canınız alışveriş bile yapmak istemez, her halinizle görmüştür ya artık sizi...
İşte böyle böyle sonuna gelinir deli aşkın. Ömür boyu süremez tabi o kalp çarpıntıları, koşuşturmalar. Zaten kalp de dayanmaz böyle yaşamaya ama, ama işte...
Kimileri başarıyor deli aşkı kalıcı hale getirmeyi ve ona evlilik deniyor galiba. Kimilerinin de playboy ruhları aniden geri dönüyor ve yeni heyecanlar arıyor. Başkaları tarafından da beğenildiğini hissetmek, o koşuşturmaya başkasıyla devam etmek istiyor. Ve bir deli aşkın daha sonuna geliniyor. Ondan uzaklaşırken sanıyorsunuz ki yenisi hemen kapının dışında sizi bekliyor. O rahatlıkla, kolayca bitiriyorsunuz deli aşkınızı. Sonra aylar geçiyor, bazen yıllar. Ama o deli aşk hep "o" deli aşk olarak kalıyor. Bir daha hiç öyle günler yaşanmıyor. Belki o yaşıyordur bir yerlerde başkalarıyla kim bilir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder